9 Temmuz 2016 Cumartesi

Paris'te bir Akdeniz Duellosu

Bir adalinin ruyasi, cingenelerin Isa'si, bir kral ve onun tahtina goz dikmis genc bir komutan. Akdeniz kiyilarinda yazilmis bir romanin karakterleri gibi. Bu isimler Dimitri Payet, Quaresma, Ronaldo ve Griezmann yani turnuvaya imzalarini birakmis futbolcular son bir duello icin Paris'te sahaya cikacaklar. Fransa'daki son randevuda hangi takimin sampiyon olacagindan yada bunu kimin hakettiginden cok Sezarin hakkini Sezara teslim eden bir yazi olmasini istedim.

Bizim icin Emre Mor disinda cok fazla birsey ifade etmeyen turnuvanin vedasinda Portekiz ve Fransa onemli rakipleri saf disi birakarak finale ulasmayi basardilar. 2010 Dunya Kupasindaki enkazi finale tasimayi basaran Deschamps yillar sonra bu turnuvayi anlatirken mutlaka Payet ve Griezmanni ayni cumlede kullanarak sampiyonlugun onlarin sayesinde geldigini soyleyecektir.

Hint Okyanusunda kucuk bir damla olan Reunion adasinda baslayan hikayesinin en ozel bolumu olacak belki de Euro 2016 finali. Payet, Fransa'da hep kalburustu bir oyuncu olmayi basarmisti. Nantes, St.Etienne, Lille ve Marseille'de takimini sirtlayan onemli bir isimdi. Belki de kendisinin bile hayal etmedigi bir kariyeri vardi. O kucuk adada baslayan futbol yasantisinin son duragi futbolun besigi olan Ada futbolu olacakti. Bilic'in West Ham'i gectigimiz sezon Ingiltere'de harika isler cikartirken takimin yildizi da ismini Euro 2016 kadrosuna yazdirmayi basarmisti. O, turnuvada ev sahibinin acilis gecesini kurtarirken  belki de ustune duseni simdiden yapmis oldugunu dusunenler hic de az degildi. Ama o, Pogba ile Griezmann'i da sirtladi Arnavutluk mucadelesinde attigi son dakika goluyle. Izlanda'nin umutlarini yikan gollerden birine imza atarak bizleri uzse de Fransizlar onu ayakta alkislayarak takdir ediyorlardi oyundan alinirken. Bielsa ve Bilic gibi cilginlarla calismasi onun seviyesini oldukca arttirmisti ama o bunu bu turnuvayla herkese kanitlamis oldu. Simdi Fransa'yi tekrar zafere tasiyan isim olarak tarihe gecmeye hazir.


Simeone, underdog olarak muthis hikayeler yazarken dunya futboluna harika isimler de sunmayi ihmal etmedi Atletico Madrid kariyerinde. Griezmann, Torres'in Calderon tacinin en buyuk varisi konumunda. Onun onderliginde Sampiyonlar Liginde finale cikmayi basarmislardi ama buyuk futbolcularin ortak kaderini o gece Griezmann da paylasmisti. Penaltiyi gole cevirememisti ve bir kez daha Atletico Madrid Ronaldo'nun Madrid'ine kupayi kaybetmisti. Takim arkadaslari tatile cikarken o Fransa'yi sampiyonada kupaya tasiyacak en onemli isimlerden birisi olarak Fransa'nin yolunu tutuyordu. 2006'daki trajik sondan sonra Horozlari zafere tasiyan yeni bir Zidane bekledi Fransizlar. Ne Nasri ne de Benzema bunu basarabilmisti. Son varisler Pogba ve Griezmann'di. Turnuvaya iyi baslangic yapamayan ikili akillara su soruyu getiriyordu Yeni yildizlari oynamazsa Fransa zafere ulasabilir miydi ? Kabus gibi baslayan Irlanda macini ceviren Griezmann daha sonra Izlanda'ya attigi Messi goluyle takimini ezeli rakiplerinin karsisina cikartiyordu. Almanya'ya karsi bu sefer penaltiyi gole cevirmeyi basariyor ve Neuer'i bir kez daha yari finalde evine gonderiyordu. Finalde bir kez daha Ronaldo'nun karsisina cikacak Griezmann bu sefer kendi evinde olmanin verdigi enerjiyle Fransa'nin en buyuk kozu rolunde.

2004'te Yunanistan surprizi ile yikilan bir ev sahibi Portekiz. Figo'nun Portekiz'e kupa getirememe laneti Ronaldo'nun da mi kaderi olacakti. Messi ile girdigi rekabette cok onemli bir donemecte. En buyuk rakibi Messi yine Arjantin adina bir kupa husrani yasarken Ronaldo onderligindeki Portekiz Fransa'ya finalde kafa tutacak. Sadece 1(bir) galibiyet ile finale ulasan Portekiz son donemlerde Ronaldo'nun sikayetlerine konu oluyordu. Takim arkadaslarinin kalitesinin dusuklugunu ve isteksizliklerini aciksozlulukle ortaya koyan Ronaldo Sampiyonlar Liginin ardindan Portekiz'e de kupa kazandirmak isteyecektir.

Yetenek acisindan Ronaldo'nun hic de altinda kalmayan ama onun kariyerinin golgesinde bir futbol yasantisi geciren Quaresma sonbaharini yasadigi futbolculugunda Portekizi turnuvada sirtlayan isimlerdendi. Barcelona, Inter ve Chelsea formalariyla dunya yildizi olma sansini cok kez yakalamasina ragmen bunu hicbir zaman gerceklestiremedi. Besiktas ve Arap Yarimadasi derken artik onun devrinin bittigini soyleyenler Euro 2016'yi anlatirken Cingenelerin Isa'si icin de bir paragraf ayiracaklardir. Hirvatistan icin yine bir husran son olurken Polonya'yi da evine son penaltiyi atarak gonderdi. Fernando Santos'un acil durumlarda guvendigi bir isim olan Quaresma artik kariyerinin ona kattigi belki son sey olan sogukkanliligi ile finalde Portekizi belki kupaya goturecek son penaltiyi atan isim olabilir.

Sahada yanlis atilan bir pastan sonra sizlanan ve mutsuz goruntusuyle bir hucum oyuncusu gorursunuz Portekiz takiminda. Takim arkadaslari da ona gonderemedikleri pas sonrasi yaramazlik yapan kucuk cocuklar gibi bir bakis atarlar Ronaldo'ya urkek bir sekilde. Ronaldo sadece rakip icin degil Fernando Santos ve tum takim icin de baski yaratan bir unsur. Macaristan karsisinda elenmenin esiginde olan takim bu sefer Ronaldo sayesinde kurtuluyordu. Avusturya macinda penalti kaciran ve Polonya macinda sayisiz pozisyonu degerlendiremeyen Ronaldo, Bale karsisinda hata yapmadi ve Madrid'in kralinin o oldugunu bir kez daha gosterdi. Messi karsisinda belki de en buyuk kozu eline gecirmek icin de sahaya cikacak Ronaldo.

Payet ilk kupasini almak, Griezmann Portekizli dedesini uzecek olmasina ragmen yeni bir super guc oldugunu gostermek icin, Ronaldo kralligini percinlemek icin, Quaresma ise hep soru isareti olan kariyerine harika bir son hazirlamak icin sahada olacaklar.

1 Haziran 2016 Çarşamba

Euro 2016- Bizim Takım

İstatistik kitaplarında yer alan bütün teoremlerin ve olasılık hesaplarının lehimize gelişmesi sonucunda ve Selçuk İnan'ın imza golüyle katılmaya hak kazandığımız Euro 2016 öncesi son virajdayız. Televizyonda ve sosyal medyada başlayan reklamlardan da anlaşılabileceği gibi ... Turnuvada mücadele etmek bütün futbolcuların hayalidir. Ülkeni temsil etme ve en iyi oyunculara karşı kendini gösterebilme fırsatını elde ettikleri bu büyük organizasyonlarda yer almak kariyerlerindeki önemli anlardan biridir. Teknik direktörler için de bu yüzden verilecek en zor kararlardan biridir. Sezon boyunca kendi kulüplerinde harika sezon geçiren oyuncular, yetenekli ama sezon boyunca kendisini gösterememiş oyuncular, milli takim tecrübesine sahip ve bu büyük turnuvalarda boy göstermiş isimler ve parlaması muhtemel yıldız adayları ... Bu şekilde geniş oyuncu havuzunu gruplara ayırabiliriz. İşin duygusal boyutunun da yoğunlukta olması medyanın ve taraftarların dikkatlerini bu konuya yönlendirmesine neden oluyor.  Fatih Terim de bu detayların ışığında kararını verdi. İlk olarak açıkladığı 31 kişilik kadrodan Ali Şaşal Vural, Çağlar Söyüncü, Alper Potuk, Mahmut Tekdemir, Yasin Öztekin, Mevlüt Erdinç, Gökhan Töre ve Serdar Aziz'i şampiyonaya götürmemeye karar verdi Fatih Hoca. Peki kalanlar neden kaldı yada alternatifleri var mıydı ?

Kalecileri değerlendirecek olursak karşımıza çıkan ilk sorun tecrübe eksikliği olacaktır. Volkan Babacan, Onur Kıvrak ve Harun Tekin daha önce herhangi büyük bir turnuvada yer almadılar. Volkan Babacan, hem  Başakşehir'de hem de elemelerde gösterdiği iyi performansla eldivenleri takacak isim olacak. Onur Kıvrak ve Harun Tekin'de şans bekleyen isimler olacaklar. Onur'un sezon içinde Trabzon'da yaşadıkları ve elemelerdeki ilk İzlanda maçındaki vasat performansı soru işaretleri yaratıyor. Euro 2008'de Hırvatistan maçında neden ikinci kalecilerin  çok önemli olduğunu görmüştük. Şampiyon kaleci ünvanına sahip olan bir ismin kadroya çağrılmaması sürpriz olarak değerlendirilebilir. Fakat Tolga Zengin'in Avrupa Ligindeki hataları belkide turnuva kalecisi olmadığını gösteren işaretlerdi.Harun Tekin ise diğer mevkidaşlarından( Cenk Gönen, Ali Şaşal Vural, Mert Günok) bir  adım önde olduğu için kadroda olmayı hak eden isimdi.

Savunma ve Türk futbolu kelimeleri Tabu oyununda yer alan yasaklı kelimeler gibi yan yana gelemiyorlar. Duran top savunması sanırım bizim genetiğimizde bulunmayan bir meziyet. Ama beklere göz attığımız zaman ortaya tamamen  farklı bir tablo ortaya çıkıyor. Gökhan Gönül ve Caner Erkin hücum anlamında çok ciddi katkı verebilen oyuncular. Euro 2008'i şanssız bir şekilde kaçıran Gönül'ün yedeği ise kendisinin varisi olarak isimlendirebileceğimiz Şener Özbayraklı. Sol bekte ise Şenol Güneş'in sihirli değneğiyle yeniden doğan İsmail Köybaşı, Caner'e yardımcı olacak. En zayıf karnımız olarak lanse edilen stoperlere bakacak olursak ilk sürpriz Mehmet Topal olarak karşımıza çıkıyor. Top kazanma ve hücuma verdiği destek konusunda orijinal mevkisinde parmakla gösterilen bir isim olmasına rağmen Topal stoper olarak kadroda yer alıyor. Soğukkanlılığı ve topla olan iyi ilişkisi onu oyuna topu sokacak ilk isim yapacaktır ve bence turnuvada taktiğimizin en önemli parçası olacaktır. Mehmet Topal'ın partneri ise Hakan Balta. Profesyonelliğin eş anlamlısı olan Hakan Balta'da orijinalinde bir stoper değil fakat savunma yapmanın ne olduğunu bilen bir oyuncu. Bunun için Euro 2008'deki unutulmaz Hırvatistan maçının ilk yarısında yaptığı kritik müdahaleleri izlerseniz ne demek istediğimi anlamış olabileceksiniz. Semih Kaya, hocanın son Galatasaray döneminin hediyesi. Fakat Ujfalusi sonrası serbest düşüşe geçen performansı soru işaretleri oluşturuyor. Gençlerbirliğinde sergilediği futbolla dikkatleri üstüne çeken Ahmet Çalık ile ilgili de tecrübesiz oluşu tercih durumunu sorgulatıyor. Peki havuzda yer alan diğer isimler kimlerdi ? Ömer Toprak, Hummels'in yerini doldurabilecek bir isim olarak Dortmund'un yolunu tutması bekleniyor. Bu cümle bile onun milli takımda yer alabilecek bir isim olmasına yetiyor belkide. Fakat futbol dışı gelişen bir takım olaylar onu kadro dışında tuttu ne yazık ki. Serdar Aziz'de sakatlık dolayısı ile turnuva kaçıran oyuncular ilk 11 ne rahatlıkla girebilir. Çağlar Söyüncü, Atınç Nukan, Mahmut Tekdemir, Yalçın Ayhan ve Uğur Demirok alternatif olarak değerlendirebileceğimiz isimlerdi bu mevki için. Burada sorulacak en önemli soru, Emre Mor yetenekleri ve dinamizmiyle kadroda yer alan genç yetenek olurken bu  şans neden Çağlar veya Atınç için tanınmadı olacaktır.

Orta saha ile oynanıyor  artık modern futbol. Hemen hemen her spor programında bu cümle söyleniyor artık. En güçlü olduğumuz bu mevki bizi turnuvada başarıya götürecek belki de. Euro 2008'in genç yeteneği, bugün kaptan ve Barcelona oyuncusu olarak kadroda. Arda Turan yaratıcılık ve yetenek anlamında hep iyi bir noktadaydı. Simeone ise onu turnuva oyuncusu yaptı. (bkz. Avrupa Ligi ve Şampiyonlar Ligi performansları). Arda'dan sonra Hakan Çalhanoğlu bu turnuvada yer alan yıldızımız. Turnuva sonrası büyük transfer yapabilecek isimlerden biri olan Çalhanoğlu, tarihimizde İngiltere'ye gol atan ilk isim olmuştu. Duran toplarda da Selçuk İnan ile birlikte çok ciddi bir tehdit oluşturacaktır. Oğuzhan Özyakup ve Volkan Şen, Şenol Güneş'in elinden geçerek performanslarını en üst seviyeye çıkaran isimler. Harika bir şekilde tamamladıkları sezonu bu turnuvada taçlandıracaklardır. Orta sahanın ortasında ise Ozan Tufan ve Selçuk İnan yer alıyor. Bu isimler için de Şenol Güneş ismini kullanmazsak olmaz. Scoutların bol bol not tutacağı isim olacak olan Ozan Tufan tamamladığımız sezonda Souza'nın gerisinde kalmıştı. Onun için tekrar kendini kanıtlama mücadelesi olacak bu turnuva. Selçuk İnan tam bir winner karakterli oyuncu. Bunun için Galatasaray kariyerinde kazandığı kupalara bakmak yeterli olacaktır. Her teknik direktörün sahada görmek istediği isim olan Selçuk, Fatih Terim'in sahada vücut bulmuş hali olacaktır. Emre Mor ise bu turnuvada dünyaya ismini öğretecek bir isim olacaktır. Alper Potuk ve Gökhan Töre'de yetenekleri itibariyle kadroda yer alabilirlerdi. Fakat Fatih Terim turnuva kadrosu seçerken farklı değerlendirmeler yapmış olan bir isim. Euro 2008'de kesik yemiş olan Fatih Tekke ve Yıldıray gibi isimlerin yerine Mevlüt Erdinç kadroda yer almıştı. Olcay Şahan bütün eleştirilere rağmen yılmadan gösterdiği performansıyla kadroda yer alan son isim. Yasin Öztekin 4.yıldız yolunda en önemli katkı veren isimlerden biri olsa da geçtiğimiz sezon haya kırıklığı olarak karşımıza çıktığı için kadroda yer almıyor. Kerim Frei, Sinan Gümüş, Ömer Ali Şahiner, Ali Çamdalı ve Tunay Torun bu alandaki sıkı rekabet nedeniyle turnuva yapamayacak isimlerden.

İleri uçta ise yine Şenol Güneş ismini kullanmazsak olmaz. Burak Yılmaz, Çin'e giderek gözden uzaklaşsa da turnuvada takımımızın birinci forveti olacaktır. Elemelerde oynadığımız Hollanda maçlarında gösterdiği performansları hatırlayacak olursak Burak Yılmaz turnuvalarda yer almamış olmasına rağmen önemli bir oyun ortaya koyacaktır. Bu sezon acil durumlarda camı kıran isim olan Cenk Tosun, Toto Schillaci yada Semih Şentürk rolünü üstlenecektir. Yunus Mallı ise yıllardır menajerlik oyunlarında Türk pasaportu nedeniyle tercih edilen önemli bir isimdi. Geçtiğimiz sezon ise menajerlik oyunlarının da ötesinde bir futbol ortaya koymuştu. Muhtemel transfer yapacak isimlerden biri olan Yunus Mallı turnuvada bize çok yardımcı olacaktır. Mevlüt'ün Fransa'da gösterdiği performans yeterli bulunmazken, Umut Bulut'un gol yollerinde bu sezon gösterdiği kötü oyun onları dışarıda bıraktı. Bu mevkide diğer yer alabilecek diğer isimler Kenan Karaman, Muhammet Demir veya Mehmet Batdal olabilirdi.

Kadroda bulunan her isim kendini bir şekilde ispat etmiş. Profesyonel futbol oynamadan bu isimler hakkında yorum yapmak çok kolay değil. Bir de bu  kadroyu Fatih Terim gibi bir isim yapmışsa. Kimler sahada olursa olsun Türkiye için en iyi performansını sahaya koyacaktır son saniyeye kadar.

Başarılar Milli Takım !

25 Ocak 2016 Pazartesi

Deniz Bitti Kara Göründü Artık

Türk olmayan takımları yenme parolasıyla yola çıkan bir kulüp, 14 senelik şampiyonluk hasreti ile geçen dönemler ve Avrupa Fatihi unvanına uzanan 90'ların sonu. Ülke topraklarına ilk kez Avrupa kupalarını getiren, büyük takımları cehenneminde ağırlayan ve deviren 4 yıldızlı Galatasaray mali şartları yerine getiremediğinden dolayı muhtemelen önümüzdeki iki yılı Avrupa mücadelesinden uzak geçirecek. İzlenen yanlış transfer politikaları, derin Galatasaray, sık değişen yönetim ve teknik ekipler bugünkü tablonun ana nedenleri olarak gösteriliyor.

Yönetim ve ekonominin temeli nasıl yapılacağının üstüne kuruluyken, Galatasaray bu bilimin nasıl yapılamayacağını gösterdi. Deloitte tarafından hazırlanan rapora göre gelirler sırasında 21.sırada yer alan Sarı Kırmızılı camia ceza almanın normal şartlarda imkansız olduğu durumdan bir men çıkarttı. Profesyonellik ve başarı parolasıyla yola çıkılan Aysal ve 3.Terim dönemi iki büyük egonun çarpışmasıyla son bulmuştu. Kümede kal tezahüratlarıyla geçen kabusun ardından gelen 2 şampiyonluk ve Avrupa'da görülen çeyrek final, Galatasaray için mali yapının kuvvetlenmesi anlamına geliyordu. Terim dönemi sona erdiğinde Sarı Kırmızılı takım çok güçlü ve derin bir kadroya sahipti.Fakat takımı devralan İtalyan Mancini kadronun kumaşını beğenmemiş olacak ki uzun bir transfer listesini scout ekibinin yardımıyla Aysal yönetimine sunmuştu. Ontivero, Hajrovic, Umut Gündoğan, Salih Dursun, Veysel Sarı gibi potansiyeli olduğuna inanılan isimlere yatırım yapmayı tercih etmişti Galatasaray. 4. yıldızı göğsüne işlediği kadroda bu isimlerin hiçbirisinin olmayışı yatırımın karşılıksız çıkmasının en net göstergesiydi. Üstlenilen bu büyük maliyetin gelir kalemlerine koca bir sıfır olarak yansıması ise zarar tarafına biniyor ve UEFA'yı peşine takıyordu. 4 sene üst üste Şampiyonlar Liginden elde edilen gelirlerin hatalı transfer politikalarına ve İtalyanlara ödenen bol sıfırlı tazminatlara gitmesi faciayı çok net bir şekilde özetliyor. Lig kariyerinde asisti dahi olmayan bir bekin ciddi bir bonservis ücreti ile kadroya dahil edilmesi mi yoksa gözden çıkarılan hatta Anadolu topçusu diye lanse edilmeye başlanan Amrabat'ın 8 milyon Euro'ya Watford'a transferi mi daha kötü bilinmez ama Sarı Kırmızılı takım bir Feda'ya hazırlanıyor gibi önümüzdeki dönem için. Fakat burada en büyük sorun mevcut yönetim kaynaklı. Nasıl bir yol haritası çizeceklerinden çok görev durumları tartışılıyor. 4.yıldızın ardından şişirilen transfer balonunun yönetimin elinde patlaması, kupalara rağmen Hamzaoğlu ile geç bir ayrılık yaşanması ve güven vermeyen bir duruş sergilemeleri Özbek yönetiminin eksi defterini kabarık bir hale getirdi. İçinde bulunulan durumu açık bir şekilde ifade etmek ve bir strateji ortaya koymak yerine sorunun kaynaklarının geçmiş yönetimlerle ilgili olduğu sürekli olarak dile getirildi.

Öte yandan, öne sürülen kurtarma paketleri iki konu üstünde yoğunlaşıyor; Yönetim, Florya modeli mi işletecek yoksa elindeki değerleri mi satışa çıkaracak. Altyapıdan çok sayıda Football Manager efsanesi üretip bir türlü gerçek hayata geçiremeyen bir modelin Şampiyonlar Ligi için gereken listede isim doldurmaktan öteye geçebileceği durumu pek gerçekçi durmuyor. Yeni bir Hagi arayışı ile geçen yıllar yavaş yavaş altyapıdan çıkacak bir Arda'nın bekleyişine bırakıyor kendini. Ayrıca sabrın çoktan göçüp gittiği bu topraklarda başarıya alışmış olan Galatasaray taraftarına bekle demek imkansız. Öyle bir durum ki şu içinden çıkılmaz durumda bile taraftar transfer beklentisi içine girebiliyor. Diğer yöntem ise Özbek yönetimi tarafından tercih edilmeyecektir. Kimse Galatasaray tarihinde Taffarel ile kıyaslanabilecek bir kaleciyi satan yönetim olarak hatırlanmak istenmez. Sneijder'in gitmesi sadece dünya yıldızı bir 10 numaranın takımdan ayrılışı olarak görülmez Sarı Kırmızılı camiada.

Peki bu girdaptan nasıl çıkacak yüz yıllık çınar ? Reçete aslında çok basit. Nasıl ülkeler kriz anlarından çıkmak için verimsiz sektörlerden çıkıyorlarsa Galatasaray'da ayakbağlarını kesmek durumunda. Golcülüğü her şeye rağmen tartışılan Burak Yılmaz 31 yaşında ciddi bir ücret ve taraftar tepkisi almakta. Altyapıdan yetişip Euro 2008'de Lahm'ı afallatsa da Sabri hiçbir zaman istenilen sağ bek olamayacak. Tarık Çamdal, Bilal Kısa, Umut Bulut veya Olcan Adın forma giyeceğine keşke Sinan Gümüş alsa o dakikaları diye iç geçirmekte çoğunluk. Hajrovic veya Oğuzhan Kayar gibi soru işareti olan isimlerin yerine Denayer gibi geleceği parlak ve deneyime de sahip isimler scout ekibinin radarına girse ve takıma kazandırılsa. Galatasaray Store, müthiş(!) tasarımlarını raflardan indirse ve profesyonel ellere bırakılsa. Gelirler için sadece sponsorluk değil de kulüp içi kaynaklar daha etkin kullanılsa. Kısa vadede elindekileri en az zararla satmak ve gençlere yönelmek tünelin ucundaki ışığı yakalamak için önemli bir strateji gibi karşımıza çıkıyor. Ama aslında en büyük güç kar kış demeden Juventus maçına koşanlar, Real Madrid maçında 5 diye bağıranlar veya Bordeaux maçında son ana kadar tura inanan taraftar. Belki de en güzel günlerimiz henüz yaşamadıklarımız.

16 Aralık 2015 Çarşamba

Çek bir Letonya !

Nihat'ın attığı o son golün tadı belki hala damağımızda. Semih'in Hırvatlara Uğur Boral'la yaptığı sus işareti daha dün gibi aklımızda. 2008'de Almanya'yı elinden kaçırmış bir Türk Milli Takımı'nın heyecanıyla ve özlemiyle Fransa yolunu tuttuk. Ne tutmak ama ... İstatistik ve Olasılık kitaplarını baştan yazdıracak cinsten bir hikaye ile.

Hiçbir zaman turnuva takımı olarak lanse edilmedik. Ama gittiğimiz her turnuvada adımızdan oldukça söz ettirmesini bildik. Şimdi de herkesin ölüm grubu olarak gördüğü bu gruptan çıkarak başarılarımıza bir yenisini daha ekleyeceğimize inanıyorum. Kadro kalitesi bizi bu başarıya ulaştırabilecek en önemli faktör olarak karşımıza çıkıyor. Saha liderliğini Arda Turan'ın üstleneceği takımımızda çok ciddi tecrübeye sahip oyuncuların yanı sıra kendi yeteneklerini ve potansiyellerini scoutlara bol bol not aldırtacak  futbolcular da kadronun önemli parçaları. Hakan Çalhanoğlu, Ozan Tufan, Oğuzhan Özyakup ve Cenk Tosun bu listenin başını çekiyor. Bunun yanı sıra elemelerde milli takım forması giymiş oyuncuların kadro dışı kalması ve onların yerine sürpriz isimlerin gelmesi de çok yüksek olasılıkta ( bkz. Terim Effect). 2008'de Hakan Şükür ve Fatih Tekke elemelerde görev almalarına rağmen beklenmedik bir şekilde turnuva için davet almamışlar ve yerlerini Mevlüt Erdin(g)ç'e bırakmışlardı. Bu turnuva için Yunus Mallı, Kaan Ayhan, Kenan Karaman gibi Alman altyapısı apoletlerine sahip isimler turnuva kadrosunda yer bulabilirler. 2000 kadrosunun ardından belki de en geniş oyuncu havuzunu yakaladığımız bir dönemde en büyük sorunumuz kaleci seçiminde olacak gibi görünüyor. İsimleri tek tek incelersek; Tolga'nın Lizbon'dan çıkamamış olması, Mert'in Bursa'da istenilen performansı şu ana kadar sergileyememiş olması, Onur'un istikrarsız performansının güven vermemesi ve Volkan Babacan'ın uluslararası turnuva tecrübesinin olmaması kulüp düzeyi dahil ( AZ maçını sayamadım) durumun ciddiyetini daha net bir şekilde gözler önüne seriyor. Volkan Demirel'in ise kadroda malum sebepten dolayı yer almayacak olması kuvvetli bir ihtimal olsa da Fatih Terim daha önce Melo-Riera olayında göstermiş olduğu büyüklüğü yeniden sergileyebilir.

İspanya, Hırvatistan ve Çek Cumhuriyeti ciddi anlamda zor rakipler. İspanya'nın 2014'ün izlerini silmek istediği bu turnuvada işleri baştan sıkı tutup grubu birinci olarak tamamlayacağını düşünüyorum. Modric Rakitic Mandzukic triosunun sırtlayacağı Hırvatistan ile oynayacağımız maç ise grubun kaderini çizecektir.

14 Kasım 2015 Cumartesi

Turk Futbolu v.02

Form geçici klas kalıcı ... Bu sezon dünyaca unlu yıldızlara ev sahipliği yapan Türk futbolunu anlatmak için en güzel tanımlama belki de. Gıptayla izlediğimiz yıldızlar kalite farklarını oldukça net bir şekilde ortaya koyuyorlar. Öyle ki adına şarkılar yazlan Demba Ba şimdilerde mazide kalan güzel bir hatıra Beşiktaş taraftarı için.
Bir kimlikten yoksun olduğu iddia edilen ligimiz için yabancı sinirinin kalkması biz Süper Lig izleyicilerinin gözlerinin pasını silerken bir diğer yandan da dünyanın dikkatini çekmeyi başardı. Gelen yıldızların CV lerinde yer alan kupalarla büyük bir futbol müzesi kurabiliriz. Öncelikle bu yıldızlar marketing anlamında birer marka olarak karşımıza çıkmakta. Forma satışları, urun yelpazesinin genişletilmesi ve belki de daha önemlisi dünyanın artık bu ligi izlemeye ve takip etmeye başlaması ilk göze çarpan etkileri. En bariz örneği ise Almanya'nın  Fransa ile oynayacağı maçın basın toplantısında bulunan Gomez ve Podolski'ye yönetilen sorularla karşımıza çıktı. İstanbul'daki yaşamın ve Türk futbolunun  Alman Milli Takimi basın toplantısında konuşulacağı kimin aklına gelirdi.  Gelen yabancı isimler sponsorluk anlaşmalarında  önemli bir pay sahibi olabilirler. Önümüzdeki yıllarda Almanya veya Hollanda markalarının Türk futboluyla olan ilişkisi önemli bir rol oynayabilir. Kaynak yaratmak için çok ciddi bir avantajı elimizde tutuyoruz. Bunun yani sıra çok ciddi bir rekabet şansı da doğuyor takımlar arasında. Güçlünün daha da güçlendiği zayıfın iyice ezildiği bir sistem değil açıkçası. Doğru yatırımlarla ve nokta atışlarıyla Anadolu takımları rekabet gücünü çok önemli oranda arttırabilir. Akhisar'da Rodallega, Mersin'de Welliton, Bursa'da Dzsudzak ve Necid, Kasımpaşa'da Isakksson, Osmanlıspor'da Torje ve Rize'de Kweuke ilk göze çarpan ve takımlarına katkı sağlayan önemli isimler. Burada Eto'o'lu Antalyaspor'a ayrı bir parantez açmak gerekiyor. İstanbul kadar cezbedici bir şehir olan Antalya yeni stadıyla da önemli isimleri ülke futboluna kazandırabilir. Bu bağlamda Milan'la yapılan  anlaşma İtalya pazarına açılmak için yönetim tarafından atılmış önemli bir adım.  

Yabancı futbolcuların pazarlama dışında saha içine olan etkileri de tartışılmaz. Bu isimler profesyonellik anlamında Türk futboluna çok şey katabilirler. Eto'o Yusuf Simsek için de Emrah Bassan için de çok büyük bir şans. Bu yıldızlar mentor rolünde genç oyunculara ve teknik adamlara çok önemli meziyetler katabilirler. Hamza Hamzaoğlu ve Vitor Perreira için yüksek kaliteli oyuncu topluluğunu bir diğer anlamda ego yönetimi icin önemli bir fırsat. Bu yıldız futbolcular gelecek vaat eden yıldız adaylarına, wonderkidlere ilham olup onlara Anadolu'nun kapılarını açabilirler.
Bu isimlerin sahaya etkilerini anlayabilmemiz icin, yabancı sınırlamasının kalktığı donemde Milli Takımın katılacağı uluslararası turnuva sayısı, kulüplerimizin Avrupa'da toplayacağı puanlar, milli takim daveti alan futbolcu sayısı gibi verileri dikkatle incelememiz gerekiyor. Pazarlama anlamında ise yabancı basının ilgisi, ligimizin yayınlandığı ülke sayısı ve izlenme oranları, sponsorluk anlaşmaları, seyirci sayısı, forma ve ürün satışları gibi geniş bir datayı toplamamız ve irdelememiz gerekiyor.

MLS veya Arap Yarımadası gibi futbolcuların köprüden önceki son çıkış olarak gördüğü bir ülke değiliz açıkçası. Kelimelerle anlatılamaz bir futbol sevgisi var fakat plaza diliyle doymamış bir market Türk futbolu. Kanayan yaralarına rağmen bir çıkış yolu bulduğumuza inanıyorum. Hala devam eden hakem, yönetici,mali durum, altyapı, zemin, seyirci kapasitesinin azlığı gibi başlıca sorunlarımızın çözümüne daha çok yoğunlaşmak gerektiğinin farkındayız. Kanayan yaralarına rağmen bir çıkış yolu bulduğumuza inanıyorum.

27 Ekim 2015 Salı

Manisa'dan Avrupa'ya

Devler Liginde gol perdesini aralayan ilk Türk futbolcu olan genç teknik adam bugünlerde takımıyla lige yapmış olduğu iyi başlangıcın haklı gururunu yaşıyor. Üstelik üstündeki rakiplerine göre çok daha kısıtlı imkanlar dahilinde yarışırken.
Türk futbol tarihinde aslında çok yeni sayabileceğimiz Akhisar  son yıllarda ülke futboluna kazandırdığı yerli ve yabancı isimlerle adından oldukça söz ettiriyor. Hamza Hamzaoğlu'nun kendini gösterdiği, Bilal Kısa'nın Pirlo kimliğine büründüğü, Gekas'ın Bundesliga sonrası kendini bulduğu, Uğur Demirok ve Güray Vural gibi isimlerin milli takıma kadar yükseldikleri yer oldu Manisa temsilcisi. Her zaman kendi potansiyeli dahilinde en iyisini yapan Akigolar bu sezona Cihat Hoca önderliğinde iyi bir giriş yaparak 9 maç sonunda 4.sıraya yerleştiler. Hugo Rodallega'nın Wigan günlerini anımsatan performansının yanı sıra kadrodaki Custodio, Hasan Kabze ve N'Guemo gibi tecrübeli isimler de bu başarıda önemli rol oynadılar. Üst sıraları oynama konusunda çok tecrübeli olduklarını söylemek pek mümkün olmasa da takımın göstermiş olduğu aşama bu noktada olmalarının tesadüf ile açıklanması doğru olmaz. Planlı olarak hedefe gitmenin en güzel örneğini başka bir spor dalında da olsa yine bir Ege temsilcisi geçtiğimiz yıl vermişti. Ufuk Sarıca önderliğindeki Pınar Karşıyaka, kendisinden bütçe olarak çok çok daha üstün Anadolu Efes ve Fenerbahçe Ülker'i saf dışı bırakarak şampiyonluğu İzmir'e getirmişti. Fransa'da Montpellier daha önce Giroud önderliğinde bir rüyayı gerçekleştirmişti.Akhisar adına şampiyonluktan bahsetmek çok erken olsa da sezon sonu Avrupa bileti Cihat hoca ve öğrencileri için ulaşılmayacak bir hedef değil. 

9 Ekim 2015 Cuma

Son bileti almak



İşimizi son ana bırakmak bir nebze alışkanlık hali almış belki bizlerde. Hiddink’in Euro 2012 elemelerinde deplasmanda oynadığımız Avusturya maçı sonrası söylediği gibi işimizi zora sokmayı ve son anda başarmayı çok seviyoruz. Bunun en güzel örneklerini Euro 2008’de kanıksanmış geri dönüşlerle harika bir şekilde sergilemiştik. Şimdi yine işlerin karışık olduğu bir dönemdeyiz. Bu durumu anlatan harika bir karikatürümüz bile var (bkz. Şekil 1-A). Burada gruptan nasıl çıkarız kombinasyonlarını hesaplamak yada bize gereken puanları aldıracak taktikleri tartışmak doğru olmaz. Zaten duygularımızla hareket eden bir milletiz ve belki de doğru anahtar bu olabilir Fransa kilidini açacak olan en azından ilk kapısının. Futbol açısından baktığımızda 2008’den beri turnuvaları televizyon başında başka takımları destekleyerek geçiriyoruz. Selçuk İnan, Burak Yılmaz, Gökhan Töre, Caner Erkin, Mehmet Ekici gibi oyuncular daha önce bir ülke turnuvasına katılmadılar. Oyuncular sadece bu açıdan bile baksa bu iki maçı kazanmak için her zamankinden biraz daha fazla savaşacaklardır. Milli takımın üst üste gelen başarısızlıkları, Türk futbolunda son yıllarda yaşanan gelişmeler ve oluşan kutuplaşmış ortam belki de milli takımdan uzaklaşmamıza neden oldu. Son iki maçın atmosferi milli takıma kim olduklarını hatırlattı belki de. Hollanda’yı net bir skorla geçmek ciddi bir güven tazelemesi sağlarken ipleri de elimize aldığımız maç oldu. Saha dışında Hollanda tarafından yapılan açıklamalar ve talihsiz mesajlar bizi aslında biraz daha ateşlendirdi. Louis van Gaal, 2014 Dünya Kupası elemelerinde oynadığımız son Hollanda maçı öncesi Romanya gruptan çıkacak demiş ve ne yazıkki tahmininde yanılmamıştı. Şimdi belki de Blind’i ve van Persie’yi yanıltacak son 2 kritik maça çıkacağız ve  yine biz o son anlarda kendimizi gösterip son biletlerden birini alacağız.